Türkiye, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ve kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan uluslararası sözleşmeden resmi olarak ayrıldı.

Karar, kamuooyunda tepki çekerken Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan konuya ilişkin açıklama geldi.

Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden resmen çekildiği gün, "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı" açıklandı.

 Cumhurbaşkanı Erdoğan eylem planının tanıtım toplantısında, hem İstanbul Sözleşmesi hem de yeni plana ilişkin önemli mesajlar verdi. Erdoğan, ''Bizim kadına yönelik şiddetle mücadelemiz İstanbul Sözleşmesi'yle başlamadığı gibi bu sözleşmeden çekilmeyle de bitecek değildir'' dedi.

Erdoğan'ın açıklamalarından konuşmasından satır başları şöyle: 

"Bizim inancımızda bildiğimiz ve bilmediğimiz varlıklar içinde asıl olan insandır. Diğer tüm ayrımlar vasıflar farklılıklar bu ulvi sıfatın gerisinde kalır. İnsanları sadece cinsiyetlerinden dolayı üstünlük sınıflamasına tabi tutan anlayışın bizim medeniyetimizde yeri yoktur. Ortada bu noktada sorun yaşanıyorsa konunun bir tarafında erkek bir tarafında kadın vardır.

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİYLE BAŞLAMADI"

Kadına şiddet meselesinde ortada mağdur varsa bir de fail mevcut demektir. Bu hassas konunun çözümü için zaman içerisinde farklı politikalar geliştirdik. Bizim kadına yönelik şiddetle mücadelemiz İstanbul Sözleşmesi'yle başlamadığı gibi bu sözleşmeden çekilmeyle de bitecek değildir. Şiddetin her türü ile mücadelemiz sürerken kadına yönelik şiddet kavramının altını çizmemizin nedeni bu sorunun adını koymak gerektiğine olan inancımızdır. Açık bir insan hakkı ihlali olan kadına yönelik şiddet tüm ülkelerin sorunudur.

"SİYASİ TARTIŞMALARA MALZEME ETMEDEN ELE ALMAMIZ GEREKİYOR''

Dün kadına yönelik şiddetle, kadınların insan olarak sahip oldukları haklarını kullanabilmesi konusunda nasıl mücadele ediyorsak bugün de yarın da mücadeleyi sürdüreceğiz. Kadına yönelik şiddeti, tıpkı salgınla mücadelede olduğu gibi siyasi tartışmalara malzeme etmeden, samimiyetle ve objektif bir şekilde ele almamız gerekiyor.

PLAN 5 ANA HEDEF, 28 STRATEJİ VE 227 FAALİYETTEN OLUŞUYOR

 Yeni eylem planımızla mücadeleyi daha da güçlendiriyoruz. Eylem planımız 2021-2025 yıllarını kapsamaktadır. Oldukça hacimli bir kitap olarak ortaya çıkan planı 5 ana hedef 28 strateji 227 faaliyet şeklinde yapılandırdık. Mağdurların adalete erişiminini kolaylaştırılması şiddetle mücadele anlayışının tüm politikalara yerleştirilmesi toplumsal duyarlılığın artırılması olarak özetleyebiliriz. 

Değişen şartlar ve ortaya çıkan ihtiyaçlar çerçevesinde gereken her türlü yasal ve idari tedbiri almayı sürdüreceğiz. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı'nın ilk hedefini şiddetle mücadele mevzuatının gözden geçirilmesi ve etkin uygulanması olarak belirledik. Israrlı takip, siber şiddet gibi şiddet türleri konularının yeniden değerlendirilmesini planlıyoruz.

7 İLDE 9 YENİ KADIN KONUK EVİ AÇILACAK

7 ilimizde 9 yeni kadın konuk evi daha açılacaktır. Şiddet faillerinin ve şiddet uygulama ihtimali olan bireylerin öfke kontrollerinin sağlanabilmesine yönelik eğitimlere başlıyoruz. 77 faaliyeti önümüzdeki 5 yıl içerisinde gerçekleştireceğiz. 81 ilde kadına yönelik şiddet risk haritasının tamamlanması stratejik hedeflerimiz arasında. Kadına karşı şiddeti sıradanlaştıran yaklaşımları ortadan kaldıracağız.

''ANNEMİZİN KIZIMIZIN ONURUNU KORUMANIN DA MÜCADELESİ''

"Eylem planımızın asıl amacı toplumun kadına yönelik şiddete bakış açısını etkilemeye, değiştirmeye ve duyarlılıklarını artırmaya yönelik farkındalık oluşturmaktır. Kadına yönelik şiddetle mücadele ancak toplumun tamamının iştirakiyle ve samimi katkısıyla başarıya ulaşabilir. Kadına yönelik şiddetle mücadele aynı zamanda her biri canımızdan bir parça olan annemizin, eşimizin, kızımızın hakkını, hukukunu, onurunu korumanın da mücadelesidir.''

NE OLMUŞTU? 

Türkiye’nin 2011 yılında imzaladığı ve 10 Şubat 2012’de bakanlar kurulu kararı ile onaylanan ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi mart ayında cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile feshedilmişti.

Bu karar hem iç kamuoyunda hem de uluslararası kamuoyunda bazı tepkileri beraberinde getirmiş, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) gibi kurumlar Türkiye’yi iptal kararını gözden geçirmeye çağırmışlardı.

İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin tartışmalar gündeme geldiğinden bu yana sivil kadın örgütleri de buna tepki göstermiş ve sözleşmenin uygulamada kalması için gösteriler düzenlenmişti.

Türkiye’nin 2011 yılında imzaladığı ve 10 Şubat 2012’de bakanlar kurulu kararı ile onaylanan ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ mart ayında cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile feshedilmişti.

İSTANBUL

Bu karar hem iç kamuoyunda hem de uluslararası kamuoyunda bazı tepkileri beraberinde getirmiş, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) gibi kurumlar Türkiye’yi iptal kararını gözden geçirmeye çağırmışlardı.

İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin tartışmalar gündeme geldiğinden bu yana sivil kadın örgütleri de buna tepki göstermiş ve sözleşmenin uygulamada kalması için gösteriler düzenlenmişti.

Reuters’a konuşan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “Mücadelemize devam edeceğiz. Bu kararla Türkiye kendi ayağına kurşun sıkıyor” dedi.

Cep yakan serinlik! Cep yakan serinlik!

Covid-19 sürecinin ekonomik zorlukları tetiklemesi ile birlikte kadınların ve LGBTİ+ grupların daha fazla şiddete maruz kaldığı bir ortama işaret eden Güllü, mart ayından bu yana kadınlar ve şiddete maruz kalan diğer grupların yardım istemede daha çekingen davrandığını, yardım çağrılarının ise daha az karşılık bulduğuna dikkat çekti.

İstanbul Sözleşmesi, aile içi şiddet dahil olmak üzere kadına yönelik şiddeti önlemeyi ve failler için yasal dokunulmazlığı ortadan kaldırmayı amaçlıyor.

Sözleşmenin kimsenin cinsel yönelimleri nedeniyle ayrımcılığa maruz tutulamayacağını ifade eden maddesi bazı kişilerce ‘eşcinselliğe teşvik’ şeklinde yorumlanıyordu.

Mahkeme sözleşmeden çekilme kararının iptal edilmesi teklifini reddetmiş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kararı Meclis’in alacağı bir karar değildir, Cumhurbaşkanlığı’nın attığı adım tamamen yasaldır” diyerek bu kararı savunmuştu.

DÜNYADAN TEPKİLER 

Yetkililer, yabancı sözleşmelerin değil, iç hukukun Türk kadınlarını koruyacağını söylerken, AKP’deki muhafazakarlar bu sözleşmelerin aile yapılarına zarar vererek şiddeti teşvik ettiğini ifade etmişlerdi.

BM İnsan Hakları Komiserliği Türkiye’yi İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını geri almaya çağırmıştı.

ABD Başkanı Joe Biden ve Avrupalı liderler de Erdoğan’ın bu kararını gözden geçirmesi çağrısında bulunmuştu.

Biden “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ani ve nedensiz yere çekilmesi, ciddi hayal kırıklığı yaratıyor” demişti.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada ise, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘kadınları korumaktan taviz verdiği’ anlamına gelmemektedir. Türkiye, sözleşmeden çekilse de aile içi şiddetle mücadeleden asla vazgeçmeyecektir” ifadelerine yer verilmişti.

Geçen yıllarda Türkiye’de kadın cinayetlerinde artış yaşanmış ve Uluslararası Af Örgütü de İstanbul Sözleşmesi’nin terk edilmesi değil, nasıl eksiksiz uygulanacağının tartışılması gerektiğini açıklamıştı.

Avrupa Birliği Komisyonu İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic, İçişleri Bakanlığı’na bir mektup yazarak Türkiye’de bazı yetkililerin homofobik söylemler kullanmasından endişe duyduğunu dile getirmişti.

Mijatovic “İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü tüm tedbirler aile bağlarını güçlendirmek ve ailelerin dağılmasının temel nedeni olan şiddeti önleyerek aile bağlarını güçlendirmeyi amaçlamaktadır” ifadelerini kullanmıştı.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR

Kısaca "İstanbul Sözleşmesi" olarak bilinen "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi", kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti bir insan hakkı sorunu olarak ele alıyor ve bu tür şiddete sıfır tolerans gösterilmesini hedefliyor.

Şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması ve şiddet uygulayanların adalete teslim edilmesi, sözleşmenin temel taşlarını oluşturuyor. Ev içi (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik) şiddet, kadınların sünnet edilmesi, zorla evlendirilme, cinsel taciz, cinsel şiddet, taciz amaçlı takip, kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama gibi olguların bir suç olarak düzenlenmesi ve cezalandırılmasını öngörüyor.

istanbul sözleşmesi

Sözleşme daha çok kadınlar için olsa da erkek ve çocukları da kapsıyor. Erkeklerin de aile içi şiddet ve zorla evlendirilme gibi bazı şiddet türlerine maruz kaldığını belirterek, taraf devletleri, sözleşme hükümlerini erkekler, çocuklar ve yaşlılar dahil olmak üzere, aile içi şiddetin tüm mağdurlarına uygulamaya davet ediyor.

Sözleşme, aynı cinsiyetten olan çiftlerin yasal olarak tanınması da dahil olmak üzere, toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimle ilgili olarak yeni standartlar getirmiyor. Aile ve evlilik kavramları konusunda yeni tanımlar içermiyor.

Editör: TE Bilişim