Son olarak Napoli'nin Sırrı filmiyle izleyicileriyle buluşan yönetmen Ferzan Özpetek, Korona virüs nedeniyle eve kapanan insanlardan en şanslı grubun yeni tanışan çiftler olduğunu söyledi. Kendisinin 19 yıldır aynı adamla yaşadığını söyleyen Özpetek, ilişkinin zamanla ilk günkü heyecanını kaybettiğini belirtti. Özpetek, "Ben 19 yıldır tek bir kişiyle beraberim. O kadar yıl sonra ilişkide değişiyor bir şeyler. İçimden diyorum ki keşke birlikteliğimizin ilk yıllarına denk gelmiş olsaydı bu, müthiş bir deneyim olurdu. Eve kapanacaksınız üç buçuk hafta; yemek, içki ve seks!" dedi.
İstanbul Life dergisine konuşan Özpetek İtalya'daki Koronovirüs vakaları için de yetkililerin elinden geleni yaptığına inandığını söyledi.
Özpetek karantina günlerinde neler yaptığını ise şöyle açıkladı:
WHATSAPP'TA "MUMYALAR" GRUBUMUZ VAR
Evde günleriniz nasıl geçiyor?
WhatsApp’ta sekiz arkadaşımızın olduğu ‘Mumyalar’ isimli bir grubumuz var. Şimdi yedi kişi kaldık gerçi. Akşamları görüntülü konuşmayla elimizde içkilerimiz, önümüzde yemeklerimiz, sohbet ediyoruz. Yanına küçük pizzalar hazırlıyoruz. Dizi seyrediyorum çok ve kitap okuyorum.
EVE KAPANACAKSIN YEMEK İÇKİ VE SEKS
Çiftlerin sürekli yan yana olması nasıl bir his?
Ben 19 yıldır tek bir kişiyle beraberim. O kadar yıl sonra ilişkide değişiyor bir şeyler. İçimden diyorum ki keşke birlikteliğimizin ilk yıllarına denk gelmiş olsaydı bu, müthiş bir deneyim olurdu… Noter bir arkadaşım var, “Bir kızla tanıştım, yazışıyoruz” diyor. Ulan evine çağırsana kızı, beraber kalın, faydalan işte bu durumdan! Eve kapanacaksınız üç buçuk hafta; yemek, içki ve seks! Karantina günlerini ilişkilerinin başında yaşayanlar çok şanslı. Uzun ilişkilerde değişiyor tabii ki. Simone ile beraber geçen gün bir bisküvi yaptık, annesi de bize tarif ediyor telefondan. Bir yandan da tartışıyoruz sürekli; onu fazla koydun, bunu az koydun diye. Nihayet fırına koyduk ama muhabbete dalmışız ve bisküviler yandı, çok güldük buna. Ertesi gün ben tekrar yaptım ve çok güzel oldu. “Acaba bir daha yiyebilecek miyiz” diye dramatik bir bahane buluyorsun kendine, götürüyoruz hepsini. Sanırım hepimiz bir altı-yedi kilo şişmanlayıp öyle çıkacağız bu işten. Evimin hiç de fena olmayan bir salonu var ama içimden gelmiyor spor yapmak bu sıralar.
Bu dramatik bahaneler arasında özel günler için sakladığınız şarapları içmek de var mı?
Bizim evde şarap konusunda hiç eksiklik hissetmeyiz. Benim kafa yapım, çok güzel bir şey mi geldi saklamayacaksın, hemen yiyeceksin, içeceksin, harcayacaksın. Bu hayatta hiçbir şeyi saklamayacaksın.
ŞİMDİYE KADAR HANGİNİZ SPOR YAPTINIZ?
Evde oturmaktan şikâyet edenler var mı?
Geçen gün Sicilya’daki belediye başkanı bağırarak konuşuyor… “Evde oturmaktan bunalıyorum diyorsunuz. Şimdiye kadar hanginiz spor yaptınız? Şimdi hepiniz koşuyorsunuz birdenbire. Köpeğinizi gittiğiniz her yere götürüyordunuz sanki. Bunalıyorum ne demek! Evinde oturuyorsun, savaşta değilsin. Savaşta olan insanlar bunalsın, sen bunalma!” Haklı olarak bağırdı çağırdı adam. Doğru söylüyor. Sevdiğiniz, çok yakın olduğunuz birini götürüyorsunuz hastaneye ve onu bir daha göremiyorsunuz. O yüzden evde otursun insanlar. Bunu kendin için yapmıyorsun. Bunu belki de kanserli bir hasta yakınının yatağını çalmamak için yapıyorsun. Türklerde vardır bu duygu, başkasını düşünme olayı. Bir anne çocuğunun zarar görmesini ister mi? Ya da tam tersi...