Antik Mısır'da yaşanan sapkınlıklar piramitteki tabletten çıktı
Antik Mısır'la ilgili çok hikayeler anlatıldı, filmler çekildi. Hala gizemiyle dikkat çeken Mısır, araştırmalar derinleştikçe ortaya çıkan ilginç bilgilerle şaşırtmaya devam ediyor.
Antik Roma ve Yunan'da olduğu gibi Antik Mısır'da da acayip gelenekler bulunuyordu. Bu yüzden Antik Mısırlılar'ın özellikle cinsellikle ilgili alışkanlıkları akıllara zarar. İşte Firavunları ve mumyalarıyla nam salmış Antik Mısır'ın cinsel sapkınlıkları...
Mısır mitolojisinin bir klasiği olan Diriliş Tanrısı Osiris, aynı zamanda tarihteki ilk oral ilişkinin de sebebini oluşturuyor. Tanrı Seth, kardeşi Osiris'i öldürüp, parçalara ayırınca kız kardeşi Isis, Osiris'i canlandırmak için parçaları bir araya getirir. Ancak tek bir parça eksik kalmıştır, o da Osiris'in cinsel organı. Bunun üzerine Isis, çamurdan yeni bir cinsel organ yapar ve içine üfler. Böylece Osiris tekrar hayata döner.
Antik Mısır'da erkeklerin öz hazzı neredeyse kutsal bir ritüel olarak kabul edildiği için toplu şekilde Nil Nehri'ne karşı kendilerini tatmin ettiklerine dair kayıtlar dahi bulunuyor.
Antik Mısırlılar için bekaretin hiçbir önemi yoktu. Haliyle bir bakireyle evlenmenin ayrı bir anlamı da olmadığı için evlilik öncesi cinsel ilişki oldukça yaygındı.
Antik Mısır halkında olmasa da genellikle kardeşleri ile evlenen ve onlardan çocuk yapan Mısır tanrıları, tanrıçaları ve kraliyet ailesi içinde ensest ilişkiye sıkça rastlanıyordu.
Kleopatra'nın aşk hayatı belki çok doluydu ancak söylentilere göre kendisi yalnız kaldığı zamanlarda içi boş bir kabağı ya da papirüs kutusunu kızgın arılarla doldurup bu ilginç aleti cinsel oyuncak olarak kullanıyordu.
Antik Mısır'da mumyalama işlemini yapanların özellikle güzel kadın cesetleriyle ilişkiye girmesi sıkça rastlanan bir durum olduğu için aileler ölülerini mumyacılara vermeden önce birkaç gün çürümesini bekliyorlardı.
Firavun kelimesi, Eski Mısır dilinde “büyük ev” anlamındaki per’aodan (per‘aâ) gelmektedir. Akkadca’ya pir’u, İbrânîce’ye par’o (far’o) şeklinde geçen kelime Tevrat’ın Yunanca tercümesinde faraô olarak karşılanmıştır; günümüz Batı dillerinde ise pharaoh (İng.), pharaon (Fr.) ve pharo (Alm.) şeklinde kullanılmaktadır. Fir‘avn (çoğulu ferâine) kelimesinin Arapça’ya İbrânîce’den veya Süryânîce’den geçtiği ileri sürülmektedir .
Eski Mısır inancında firavun hem kral hem de tanrının oğlu ve dolayısıyla tanrıdır. Eski Mısır mitolojisine göre yeryüzünün ilk kralı yer tanrısı Geb (Jeb) idi. Ondan sonra oğlu Oziris Mısır ülkesini idare etmiş, Oziris’in öldürülmesi üzerine krallık onun oğlu olan gök tanrısı Horus’a geçmiştir. Başlangıçta firavunlar, Mısır’ın hükümdarı olan Delta bölgesi tanrısı Oziris’ten geldiklerine inanmakta iken daha sonra Horus firavunların kendisinden geldikleri tanrı niteliğini kazanmış ve firavunlar Horus’un yeryüzündeki temsilcileri sayılmıştır.
III. binli yılların başlangıcında Güney Kralı Menes Delta’yı da idaresi altına almış ve Menes’ten başlamak üzere firavunlar Tanrı Horus’un tecessüm etmiş şekli olarak kabul edilmiştir. Bu inanca göre, ölen her firavun Tanrı Oziris’le özdeşleşmekte ve yeni bir hayata başlamakta, halefi olan firavun ise Horus’un himayesine girmektedir.