MAGAZİN

Hayko Cepkin Anlattıklarıyla Herkesi Şaşırttı! 'Organları Kemirerek...'

Rock müzik şarkıcısı Hayko Cepkin, YouTube’da yayınlanan 'Katarsis' programına katıldı. Özel hayatı ve müzik kariyeriyle ilgili samimi açıklamalarda bulunan Cepkin, anlattığı doğum hikayesiyle herkesi şaşırttı.

Ünlü şarkıcı Hayko Cepkin, YouTube’da yayınlanan Psikolog Gökhan Çınar'ın 'Katarsis' adlı programında, hayatının bilinmeyen yönlerini anlattı.

“DÜNYAYA GÖZÜMÜZÜ TEK AÇTIK”

Nasıl doğduğu hikayesini anlatan Hayko Cepkin, 'Dünyaya gözümüzü tek açtık. Normalde ikisi de kısık olur. Bir tanesi kapalı, diğeri full açık çıkmışım. Zaten böyle kaldırılınca annem bir 'Tövbe estağfurullah' olmuş. Zaten hikâyeye oradan başlamışım. Yani çıkar çıkmaz tövbe estağfurullah bu nasıl biri şeyini, üzerime misyon olarak almışım.

“BAZI ORGANLARI KEMİREREK ÇIKMIŞIM"

Bir bayram zamanına denk geldiği için doğumun olması gereken saatten, gününden birkaç gün sonraya, daha durur diye bekletiliyor. Bekletildiğinden ve anne karnındaki potansiyel bittiği için bazı organları kemirerek çıkmışım. İğnelerle falan doğdum. Çıkışım da tatlıdır'

“ÇOK HIRSLIYIM”

Müzikal anlamda bir kulağım olduğu için ve bunu hayatta güzel bir değere dönüştürmeyi başarabilen biri olduğum için çok mutluyum. Olduğundan çok fazla memnun olduğum şeylerden biri de azmimdir. Çok hırslıyım ve azimliyim. Ulaşmak istediğim şeyleri mutlaka gerçekleştiririm. Olmak istemediğim yerde ise asla olmam. Dünyaya gözümü tek açmış bir çocuk olarak Kurtuluş’ta bir evde büyüdüm. O dönemlerde sabahları ranzadan babaannemin üstüne atlayarak uyanırdım. Hayal dünyam çok genişti. Üç beş tane arabam vardı, o arabalarla oynardım. Ses çıkararak oyun oynama meslekte de çok işime yaradı. Mesela şarkılarda yazacağım davulları ilk ağızla çıkarttığım sesler üzerinden düşünürüm.

“BİZ EVDE YEDİ KİŞİYDİK”

Annem ev hanımıydı, yorgun bir anne olarak değerlendirebilirim. Biz evde yedi kişiydik. Annemin devamlı bakması gereken yaşlılar, büyütmesi gereken çocukları vardı. Varlıklı bir aile değildik. Mahalle ilişkilerimiz çok iyiydi, apartmanda komşuluklarımız çok güzeldi.

Babam daha duygusaldı, şakacı ve güldüren biri olmasına rağmen disiplinli bir kişiydi. Babamdan aldığım öğütlerle kendimi savunmayı bildim. Hayata karşı bana olmam gereken yerde durabilmeyi iyi öğretti. Bunlar dışında bana şaçma gelen şeyleri kabul etmeyen bir yönüm vardı. O dönemler benim için "Bu gıcık bir çocuk olacak" derlerdi. Devamlı sorgulardım, böyle bir çocukluk hatırlıyorum.

"İNSANLARIN GÖZÜNE BAKABİLMEYİ BAŞARDIM"

İnsanlarla göz göze gelmekten kaçınırdım. İlişkilerim de bu sebeple pek iyi gitmedi. İlişkilerde klasik bir erkek profili vardır ya hani, hep janti çocuklar, simetrik olarak çok düzgünlerdir onlar. Ben böyle değildim, aynaya baktığımda hep bir tarafım daha farklıydı. Çocuklukta da dalga geçilen, şakalara maruz kalan biri olunca, yıllarca kendime gereksiz bir negatiflik yükledim. Yıllar içinde duruşunuz, varlığınız, kişiliğiniz ve sebepleriniz oluşmaya başladığında insanların gözlerine daha çok bakmaya başlıyorsunuz. Bu negatiflikten kendimi böyle sıyırıp bunu pozitif anlamda anlamlandırmaya başladım.

Gözümdeki farklılığın unutulmaz bir nüfus kağıdı olduğunu ve benim bu şekilde fark yaratacağımı düşündüm. İnsanların gözlerinin içine bakmaya başladığımda beden dili de işler de çok değişti. Çene kalktı, göğüs dikeldi, okulun en popüler adamı oldum.

"EŞİMLE BİRBİRİMİZİ ÇOK SEVİYORUZ"

Eşimle müthiş bir anlayış pozisyonumuz var. Kendimi kendime göre hep zor addederim, eşim de öyle kendisini zor olarak addeder. Biz bu zorluk kısmını kabul ettik ve birbirimize karşı devasa bir anlayış pozisyonumuz var. Pandemiyle birlikte hatta 9 aydır yan yanayız, demek ki birbirimizi çok seviyoruz. Ben sevgimi göstermeyi çok severim, özellikle dokungaçlarım dokunmayı sever, sevilmeyi seven biriyim.

Dünyanın şu an ki durumunu düşünürsek, ebeveyn olmama kararı aldık. Hayatımızı başka yönlere sevk ettik. İlişkimiz böyle devam ediyor. Onunla ilgili unutamadığım bir anım var. Siren şarkısını eşim için yazdım. Yirmili yaşlarda biz daha sevgiliydik, o bir kaza geçirdi. Ben İstanbul’dayım, o ise Fethiye’deydi. Babası beni aradığında henüz tanımıyordu, "Başımıza böyle bir şey geldi" diye haber verdi. O dönem müzisyenlik yapıyorum, oraya uçacak param yok, elim ayağım bağlı kaldı. O an yapabileceğim tek şey akorlara basmaktı ve bir anda bu duygular beste olarak çıktı, sonra sözler ortaya çıktı. Tabii arkadaşım bana bilet aldı, ben tedavi olduğu şehir olan İzmir’e gittim. Aileyle de tanışmam böyle oldu. Sarışın saçlı biri çıktı karşılarına. Nereden bilebilirlerdi ki bir gün onlara damat olacağımı.

{ "vars": { "account": "G-Q6K1Q5TWQT" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }