Oksijen Gazetesi yazarı Mine Şenocaklı'ya açıklamalarda bulunan Bahar Şer ve Hayri Yazıcı yaptıkları açıklamalar ile adete insanlık öldü dedirttiler. Babasının yaşadığı zor süreci anlatırken zorlanan Bahar Şer o kötü günleri bu sözleri ile özetledi;

Babam Uludağ’da Covid testi oldu, test pozitif çıktı. Aynı gün İstanbul’a gelip, yürüyerek Acıbadem Taksim Hastanesi’ne girdi. Çok uzun yıllardır hastanenin yöneticisi ile ve tabii sahibi Mehmet Âli Aydınlar’la dostluğu olduğu için Acıbadem Hastanesi'ni tercih etti. Hastaneye yattı kontroller yapıldı kontrollerden sonra hastanenin yöneticisi geldi. Remdesivir adlı ilaca başlanması gerektiğini söyledi, ben kötü bir durumdayım babam daha önce böbrek nakli olduğu için çok büyük panik yaşıyorum, tabi ilaç falan da bilmiyorum. Babama bakan profesörde o ilacın babam için çok avantajlı olacağını söyledi. Sonra hastanenin yöneticisi “ sizden bu ilacın parasını almam gerekiyor. 1.200 dolar” dedi. Yanımda dostlarım vardı 1000 dolar buldum 200 dolar kısmı çıkışmadı ben de Türk Lirası olarak verdim. 

Cep yakan serinlik! Cep yakan serinlik!

Hayrı Yazıcı'nın 8 ay süren ölüm kalım savaşı!

"16 ŞUBAT'TA ENTÜBE EDİLDİ!"

İlaca başlandı bir sıkıntı yoktu yürüyor ve konuşuyordu. Bazen 5-10 dakika ateşi oluyordu, sonra normale dönüyordu, iyi durumdaydı. Hastanedeyiz ama tabi yanına girip çıkamıyoruz. Covid olduğu için. Sürekli son durumunu soruyoruz ama hiçbir şey yok diyorlar. Derken 16 Şubat‘ta entübe edildi. Bir gün önce çekilmiş mandalina yiyen fotoğrafları var neden entübe edildiğini hiç anlayamadık. 10-15 güne kadar Hayri Bey'i uyandıracağız dediler. Biz hastanede uyanmasını bekliyorduk ama gece kanaması oldu uyandıramadık dediler. Sürekli uyandıracağız diyorlardı sorduğumuzda da gece problemi oldu o yüzden uyandıramadık diyorlardı. Sonra babam nihayet uyandı.

Hayrı Yazıcı'nın 8 ay süren ölüm kalım savaşı!

"BABAMA VERİLEN KORONAVİRÜS İLACI SAHTE OLABİLİR!"

Babama verdikleri koronavirüs ilacı sahte olabilir. Yoğun bakımda yatan bir hastanın karın boşluğunda bir kist oluşuyor ve 24 santime ulaşıncaya kadar anlaşılmıyor. Eğer hareket ettirirsek tomografiye taşırsak kist patlayabilir diyorlar durum bu kadar ciddi. Bütün bunları yaşayınca babamı başka bir hastaneye almaya karar veriyorum. Ama yoğun bakımdan tomografiye indirilirlerse ölür denilen bir hastayı başka hastaneye nasıl nakledeceksiniz? Amerikan Hastanesi yoğun bakım Profesörü Nahit Çakar çok kıymetli bir hocamız büyük bir risk alarak hastayı kabul ediyor ve  bizde Amerikan Hastanesi'ne götürüyoruz. Orada babamın nasıl felaket bir durumda olduğunu öğrenip yeni bir şok yaşıyoruz. Babam yoğun bakıma yerleştiriliyor yoğun bakım profesörü bizimle konuşmak istiyor diyor ki "Yaradan haberiniz var mı?" ne yarası Hayri Bey’in yarası yok diyor annem. Acıbadem'de yatarken babamın sırtına bir bant yapıştırılmıştı. Yara olmasın diye bunu yapıştırıyoruz demişlerdi. Meğer babamın sırtında öyle derin yaralar varmış ki neredeyse kangren olacakmış, fakat bizi Acıbadem‘den verilen raporda ikinci bası yarası kızarıklık diye geçiyor bunu bizden saklıyorlardı.

Hayrı Yazıcı'nın 8 ay süren ölüm kalım savaşı!

HASTENEDEN ÇIKINCA DALAĞI PATLADI

5 ay Amerikan Hastanesi'nde tedavi gördükten sonra çıkardık babamı ama yemeğini bile kendi yiyemiyordu. 10 gün sonra ağzından öyle bir kan gelmeye başladı ki ben görünce bayıldım. Tekrar hastaneye kaldırdık babamı. Acıbadem de pankreasının aldığı hasardan dolayı kanama geçiriyormuş. Sonra bizim evde bir oda yoğun bakıma çevrildi. Hastaneden çıkardık babamı hemşireler sürekli başında. Bir akşam yine bir anda ağzından burnundan kan geldi bayıldı babam. Meğer dalağı patlamış. Babam için biz elimizden geleni yaptık hastaneyse yapmadı.

Hayrı Yazıcı'nın 8 ay süren ölüm kalım savaşı!

Tüm bu yaşanan zorluklara dayanan ve tüm bu talihsizliklerin başrolü olan Hayri Yazıcı ise yaşadıklarını bu sözleriyle özetledi.

BEN HALA YAŞIYORUM

Ben hala nasıl düşüyorum bilmiyorum. 2014’te böbrek nakli var, 2006’da by-pass var. Sonra akciğerimden bir bölümü aldılar. Hepsini anlattım. Ama bu sonuncusu beni bitirdi. Ben nasıl gittim hastaneye, ayaklarım kırılsaydı da gitmeseydim. Vücudundaki yaralar hala geçmedi. Uludağ‘dan kalkıp gittim hastaneye arkadaşımın diye. Yöneticisi de kızım kadar severdim çok güvenirdim. Beni yaktı. Hastaneye yürüyerek gittim. Ateşim yok, kırıklığım yok. Yatırdılar beni hastaneye ve hayatım bitti işte durumum ortada. 90 kiloydum 59 kg’a kadar düştüm, şimdi 70 kiloyum. Aylarca parmağımı bile kıpırdatamadım. Amerikan Hastanesi beni kurtardı. Bunların ikisi de hastane birinde ölüm döşeğindeydim diğerine gidince hayat buluyorum. Ölüymüşüm ben. Beni Acıbadem‘den Amerikan Hastanesi'ne götürürken götürmeyin yolda ölür demişler. O sırada benim kızımla eşimin gözü kararıyor, ambulansı çağırıyorlar, bir de polis arabası koyuyorlar önüne. Gider gitmez ameliyatlar başlıyor. 

Hayrı Yazıcı'nın 8 ay süren ölüm kalım savaşı!

"ORADA HAYAT BULDUM"

Ben gidip orada hayat buldum, canlandım. Çok şükür ki aklım yerinde, bu kadar uzun süre entübe yatıp da aklı yerinde uyanmak çok zor. Artık ellerimde, ayaklarımda hareket ediyor ama yürürken çok zorluk çekiyorum. Hatalar olur. Bazıları için her şey paradır, ne yazıkki beni para olarak gördüler.

Editör: TE Bilişim