Banyoda düştükten sonra hastaneye kaldırılan ve dört ay uyutularak hayatta tutulan şovmen, yaşadıklarını büyük bir samimiyetle anlattı.

Çok zor bir dönem geçirdiniz. Neler hissediyorsunuz?
 
Dört ay kendimde değildim, uyuttular beni. Ne acıdan, ne de komplikasyonlardan haberim yoktu. Dört ayın sonunda uyandığımda kendimi Türk filminin içinde gibi hissettim. Hiçbir yerimi oynatamıyordum. Ne elimi, ne ayağımı, ne ağzımı... Bir tek dilimi hareket ettirebiliyordum. Konuşamıyordum. Alfabeyle konuşmaya çalışıyordum. Bir kelimeyi 15 dakikada söylüyordum.

Mert Turak’tan serzeniş: “Bizi bitirdin Samet!” Mert Turak’tan serzeniş: “Bizi bitirdin Samet!”

Yıllarca konuşarak para kazanan biri için çok zor bir durum olsa gerek...
 
İbrahim Tatlıses'e üzülürdüm, 'Sesiyle para kazanıyordu, şimdi şarkı söyleyemiyor' diye. Aynı şeyi ben de yaşadım. Kader birliği yaptık İbrahim'le. O zor günlerde hep sabır gösterdim. Oynamıyordu hiçbir yerim ama yine de tevekkül ettim. Şimdi Allah'a şükürler olsun ayağa kalkmaya başladım. Dualarla bugünlere geldiğime inanıyorum. Allah'tan sinir hastalığı değildi benimki. Uzun süre yatmaktan dolayı kıpırdatamıyordum hiçbir yerimi. Uyandığımda dilim dışında hiçbir yerimi kıpırdatamıyordum. O günlerde Allah'a dedim ki, 'Bir tek bana sol elimi bahşet, hiç olmazsa hayatım biraz kolaylaşsın.' Gerçekten de bir süre sonra sol elimi oynatmaya başladım. Bana doktorlar 'Düzeleceksin' diyorlardı ama hiç inanmıyordum ayağa kalkabileceğime. Gerçekten duanın gücüne çok inanıyorum. Beni ayağa kaldıran edilen dualardır. Damadım da çok inançlı biri. Beş vakit namaz kılar. O benim başımda hep dua etti. Ailem, sevenlerim beni hiç yalnız bırakmadı. Kız kardeşim doktor. O da hep yanımdaydı bu süreçte.
 
'MEHMET ALİ BEY' SESİYLE UYANDIM
 
Nasıl üstesinden geldiniz bu sürecin?
 
Tutunarak. Hayata, aileme ve sevdiklerime tutunarak. Uyutulduğum dönemde acılarımı hissetmiyordum ama ailem hissetti. Başımda beklediler hep, hiç yalnız bırakmadılar. Karanlığa doğru gidiyordum ben. Hayattan kopuyordum. Bana hep izleyicilerim 'Mehmet Ali Bey' diye bağırıyordu ya programlarımda; o ses kurtardı biliyor musunuz hayatımı. Doktor da başımda 'Mehmet Ali Bey, Mehmet Ali Bey sakın ha kapatma gözlerini' diye bağırıyordu. 'Mehmet Ali Bey' diye bağıran o ses beni hayata döndürdü.
 
Yaşadıklarınızı anlatan bir kitap yazmayı düşünür müsünüz?
 
Bilmiyorum. Ancak bir editör eşliğinde yazılabilir. Yakınlarımla da konuşulması gerekir, onlar daha iyi biliyor bu dönemi. Çünkü ben dört ayı uyutularak geçirdim. Çoğu şeyi hatırlamıyorum bile. Düştükten sonra ambülansla hastaneye gidişimi bile hatırlamıyorum. Acilde çok ağrım olduğunu hatırlıyorum sadece. Sonrasını ise hiç hatırlamıyorum.
 
Doktor olan kız kardeşiniz Yeşim Erbil, sağlık durumunuzla ilgili kamuoyuna sık sık bilgi de veriyordu...
 
Evet, ilk günden beri her şeyi yakından takip etti. 'Hep böyle mi kalacağım?' diye düşündüğüm dönemde kız kardeşime 'Eğer böyle yaşayacaksam benim fişimi çek' dedim.

Yani böyle yaşamaktansa ölmek mi istediniz?
 
Evet. Hiç kıpırdamadan yaşayacağıma ölmek istedim. İyi ki kazandığım paraları yememişim
 
Sekiz aydır özel bir hastanede tedavi oluyorsunuz. Peki sağlık harcamalarınızı sigorta mı karşıladı?
 
Yok sigortam. Tüm masraflarımı kendim karşılıyorum. İyi ki kazandığım paraları yememişim, birikim yapmışım. Zaten ailem "Biz her şeyle ilgileniyoruz, sen hiç bunları düşünme" dediler. Sigorta olarak emekli sandığım var ama o da ayda bir 'kaçış sendromu' hastalığım için aldığım ilacı karşılıyor. Allah razı olsun.
 
Dört ay uyutulduktan sonra uyandığınızda ilk ne söylediniz?
 
İlk eşimin ismini söylemişim. 'Muhsine' demişim.

Ailenin ne kadar önemli olduğunu insan bir kere daha anlıyor değil mi böyle dönemlerde?
 
Benim için aile hep önemliydi zaten. Çok güçlü bir bağ var aramızda. Kızlarım, eski eşlerim hep yanımda oldular. Damadım her gün başımda dua etti. Bilmediğim duaları bile onun sayesinde öğrendim. Bir kere söylüyordu bana duayı, hemen tekrarlıyordum. Seceremiz çıkarıldı, benim ailem Peygamber soyundan geliyor. Hatta ben uyutulurken, filmlerdeki gibi beyaz saçlı, sakallı biri gelmiş Sezin'in yanına. "Benim babanın kulağına bir şey söylemem gerekiyor" demiş. Sezin de "Bana söyleyin, ben onun kulağına söylerim" demiş. O da "Babanın kulağına söyle, onun bu dünyada daha işi bitmedi" demiş. Sezin bunu bana anlattığında çok etkilendim. Çok değerli şeyler bunlar. Yıllarca insanları güldürdüm, eğlendirdim. İnsanlar da benim bu dönemimde çok dua etti. O kadar çok dua aldım ki... Bu çok özel bir şey. Herkese nasip olmaz. Bu üçüncü kez oluyor. İlk hastaneye kaçış sendromu hastalığım yüzünden 2001'de yatmıştım. O zaman da yalnız bırakmadılar beni. Ama bu kez çok zor bir süreçti. Kaburgalarımın kırılmasıyla birlikte yaşadıklarım kendi hastalığımı da tetikledi. Bir kaburga nelere mal oldu...
 
Hastaneden çıkınca ne yapmak istiyorsunuz?
 
Evime gitmek istiyorum. Hatta "Zaten evdeyken de yatıyorum, burada da yatıyorum" diye kendimi motive ediyorum hastane odamda.
 
En çok ne yapmayı özlediniz?
 
Doğduğum yere, Yeniköy'e gidip sahilde oturmayı özledim. Bir de yüzmeyi çok özledim. Ama denize girersem bir daha çıkamam diye korkuyorum. Ancak iki kişi destek olursa girebilirim.
 
Bu dönemden çıkardığınız bir ders var mı?
 
Yok. Allah'a sığındım sadece. Yürüyeyim de başka hiçbir şey istemiyorum inanın. Sağlıklı bir hayatım olsun yeter bana çocuklarımla birlikte.
 
Çok ziyaretçiniz de oldu bu dönemde...
 
Evet, çok kişi geldi. Her gün beni ziyaret edenler de oldu. Hepsi sağ olsun. İbrahim Tatlıses İzmir'den kalktı geldi kaç kere, Hülya Avşar da, Seda Sayan da sık sık geldi. Sinan Özen'le çok samimi değildim mesela ama her gün geldi ziyaretime.
 
Bu dönemde sizi en çok ne ayakta tuttu peki?
 
Kesinlikle çocuklarım ve ailem. 24 saat boyunca bütün eski eşlerim yanımdaydı. Normalde eski eş dersin, bir-iki defa gelirsin ziyarete ama onlar hep geldiler. Çok dost biriktirmişim, onu anladım.
 
Kızlarınız Sezin ve Yasmin de hep yanınızdaydı. Sosyal medyada da paylaşım yapıyorlardı...
 
Evet, kızlarım başımdan hiç ayrılmadılar. Hemşireler anlatıyor, Yasmin geceleri başımda ağlıyormuş. Sezin de bütün aileyi çekip çevirdi bu dönemde.
 
Siyasetçilerden arayanlar oldu mu?
 
Turizm ve Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin aradı sağ olsunlar.
 
Türk izleyicisiyle aranızda ayrı bir bağ var...
 
Beni ailelerinden biri olarak görüyorlar. Benim kredim var izleyicide. Bir kere samimiyetine inandı mı seni bırakmıyor. Benim de samimiyetime inandılar.
 
Size yurt dışından da teklifler gelmişti ama gitmediniz...
 
Çok teklif geldi. Hatta en son Cannes'da teklif ettiler. Cannes'da üst üste iki yıl En İyi Şovmen ödülünü aldım. "Gel, burada program yap" dediler, hatta "Programını Türkçe sun" bile dediler ama ben kabul etmedim, ülkemi bırakıp gidemedim. Çok seviyorum Türkiye'yi. Burada yaşamaktan dolayı çok mutluyum.

Sizi sevenlere neler söylemek istersiniz?
 
Sağlık çok önemli. Sağlığımızın kıymetini bilmeliyiz. İsyan etmemeliyiz. Sebat etmek çok önemli. Sabır göstermek insanı hayata bağlıyor ve birçok şeyi de tolere ettirebiliyor insana.
 
'Tatlı Kaçıklar' dizisinde birlikte oynadığınız Yalçın Menteş'i geçen aylarda kaybettik. En son ne zaman görüşmüştünüz?
 
'Çarkıfelek' programıma katılmıştı. Programda görüşmüştük. Araba kazanmıştı programda hatta. Çok insana araba kazandırmıştım programda. Televizyonun patronu 'Ayda bir araba vereceksin' demişti bana. Ben günde iki araba veriyordum. İzleyicilerime de çok hediye veriyordum. Durumu iyi olmayanın yüzünden anlıyordum. 'İyilik yap, denize at' demişler. Ben de bu iyilikler, dualar sayesinde bu süreci atlattım.
 
İyileştikten sonra yeniden ekrana dönmek istiyor musunuz?
 
Haftada bir program yapabilirim. Özledim seyircilerimle göz göze gelmeyi ama dizi veya hafta içi her gün bir program düşünmüyorum. Kendimi yormak istemiyorum artık. Şimdi dizi çekmek çok yorucu. Eskiden biz 1.5 günde dizi çekiyorduk. Ben hem dizide oynuyordum, hem de her gün üç saat canlı yayın yapıyordum. Bu kadar çalışmaktan dolayı 'Kaçış Sendromu' hastalığına yakalandım zaten.
 
Bu zor süreçte 13 yaşındaki oğlunuz Ali Sadi neler yaşadı?
 
Başlarda hiçbir şeyin farkında değildi. Hatta annesine hiç sormuyormuş bile beni. Annesi de psikoloğa gitmiş "Niye sormuyor babasını?' diye. Doktor da deşin, açılsın biraz demiş, annesi de öyle yapmış. Oğlumun ilk sorduğu şey ise "Yaşıyor mu?" olmuş. Sonrasında ise her gün gelmeye başladı.
 
Şimdi nasıl sağlık durumunuz?
 
Allah'a şükürler olsun iyiyim. Fizik tedavi sürecindeyim. Yürüme aşamasındayım. Bebek gibi yeniden yürümeye çalışıyorum. Kendi hastalığım kontrol altına alındı.

Editör: TE Bilişim