Mustafa Büyüksipahi, 12 punto'ya yazdığı köşe yazısında gündemin önemli başlıklarını kaleme aldı.
Büyüksipahi'nin köşe yazısı şu şekilde:
''Bu hafta habercilik ve Türkiye'nin gerçekleriyle yüzleşmek adına ilginç bir hafta oldu.
Her şey devlet kanalı TRT Haber'de muhabir Şeyma Vural imzalı bir haberin yayınlanmasıyla başladı.
Ülkenin gündemine bir süredir kara para aklama olayları, kripto vurgunları, yurt dışına kaçan ya da kaçtığı iddia edilen şüpheliler, Dilan- Engin Polat çifti, bankacı Seçil Erzan ve milyonlarca dolarlık vurgunlar oturmuşken TRT Haber'de de bir 'suç duyurusu ve yargılamaya' dikkat çekiliyordu.
Üstelik bu kez mağdurlar sıradan kişiler değil, diplomatlardı.
Zaten haberi daha ilk andan itibaren dikkat çekici kılan da buydu. Mağdurların diplomat olması.
Devlet kanalı TRT Haber'in hem ekrandan, hem internet sitesinden hem de 4.4 milyon kişi tarafından takip edilen Twitter hesabından 'görüntülü haber' olarak paylaştığı haber, bizim de dikkatimizden kaçmadı. Zira net ve anlaşılır bir haberdi.
Kısaca özetlemek gerekirse haberin içeriğinde, son günlerde hayatımızın odak noktasına oturan dolandırıcılık, fon vaatlerine dikkat çekiliyor, ardından Azerbaycanlı üç diplomatın '350 bin dolar dolandırıldıkları iddiasıyla' suç duyurusunda bulunduğu ve şüpheliler hakkında dolandırıcılıktan dava açıldığı anlatılıyordu.
Azerbaycanlı üç diplomatın isimleri haberde geçirilmezken, haklarında suç duyurusu yapılan Gökalp İçer ve Murat Şirinov'un isimleri ise muhabir Şeyma Vural tarafından izleyicilerle paylaşılıyordu.
Gökalp İçer, Cumhuriyet Gazetesi eski çalışanları için tanıdık bir isim. Kendisiyle bir araya gelmişliğimiz, tanışıklığımız, konuşmuşluğumuz olmasa da adı Cumhuriyet Gazetesi'nin arşivinin NFT'leştirilerek izinsiz satılması iddialarıyla anılmış ve hepimiz tarafından bilinmişti.
Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Turan Karakaş tarafından Gökalp İçer, gazetenin bazı yöneticileri ve şüpheli iki isim hakkında suç duyurusunda bulunulmuş, konu günlerce tartışılmış, hukukçuların hayretle izlediği gelişmeler yaşanmıştı.
Avukat Turan Karakaş yargıya, gazetenin arşivini ve vakfı korumak, vakfın yöneticilerinin olası bir yükümlülükle karşı karşıya kalmasını engellemek için başvurduğunu her fırsatta dile getirmişti.
Ancak Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Turan Karakaş, suç duyurusu yaptığı için avukatlıktan azledilmiş, haklarında suç duyurusu yapılan gazete yöneticileri ve ICRYPEX yöneticileri ise 'ibra protokolü' imzalamıştı.
Yukarıdaki bilgiyi, açık ve şeffaf olmak için paylaştığımı ayrıca vurgulamak isterim.
Dönelim TRT Haber'deki haber ve sonrasında yaşanan gelişmelere...
Diplomatların dolandırılma iddiasıyla suç duyurusunda bulunması haberini, 12punto.com.tr'nin yanı sıra Türkiye'nin önemli haber siteleri de aldı.
Derken Gökalp İçer'in avukatı olduğunu belirten Özge Özkan'dan bir elektronik posta geldi. "Haberle ilgili ihtarname çekeceğiz, ek olarak konu ile ilgili aşağıda yer alan iletişim numarasından tarafımla iletişime geçmeniz rica olunur" diyordu.
Ortada devlet kanalı TRT'de yayınlanan bir haber, Azerbaycanlı diplomatların suç duyurusu, isimleri, konunun içeriği hakkında ayrıntılı bilgi dev gibi dururken, Özge Hanım haberin derhal kaldırılmasını talep ediyordu.
Mahkeme kararı olmadan, yargıya taşınmış, özneleri belli olan bir haberi "Şak" diye kaldıracaktık.
Bu konuda tecrübeme güvendiğim için avukat Özge Özkan'ın talebini yerine getirmemekle beraber kendi avukatlarımızla iletişime geçtim.
Durumu anlattım. Hukuk işlerimizden sorumlu temsilcimiz de Özge Özkan ile iletişime geçti. Ardından bizzat ben görüştüm.
Kendisine karşı olması gerektiği üzere çok naziktim. O da bana karşı nazikti.
Nesnel gazetecilik yapmaya çalıştığımızı, ortada görünen gerçeklere dayalı olarak haberi okurlarımızla paylaştığımızı, mahkeme kararı olmadan haberi kaldırmamızı talep etmelerinin kabul edilemez olduğunu, mahkeme kararı tarafımıza iletilirse bunu değerlendireceğimizi, bir açıklamaları varsa onu da yayımlayacağımızı aktardım.
Bu arada haberin tuhaf bir şekilde ve hızla, diğer sitelerden kaldırıldığını gördüm.
Bunu neyin sağladığını, ciddi haber sitelerinin buna nasıl ikna olduğuna anlam vermekte güçlük çektim. Sanıkların avukatlarının kullandığı tedirgin edici, biraz da tehditkâr dilin etkili olduğunu düşünüyorum.
Asıl sürpriz ise haberin öz kaynağı TRT Haber'den kaldırılmasıydı. Bazı tahmin ve öngörülerim olmakla birlikte hangi iradenin devletin kanalından haberi kaldırtabildiğini merak ettim.
TRT'yi aradım ve sordum. Haber Merkezi'ndeki yetkili beni dinledi. Konuyu değerlendirdiklerini belirtti. Cevap almakta ısrar edince de beni tersledi.
Haber önce www.trthaber.com'dan ardından sosyal medya hesaplarından silinmişti.
Diğer sitelerin yöneticileri de TRT Haber'in bile kaldırdığı haberi yayında tutarak, kripto şirketinin hukukçuları ile uğraşmak istemedi belli ki...
Gelişmeler devam ederken söz konusu dosyaya ulaştım. Azerbaycanlı diplomatların hatta avukatlarının isimlerini buldum. Azerbaycanlı diplomatlar Türk Devletleri Teşkilatı Sekreteryası'nda görevli Farrukh Jumayev, Hasanali Hasanov, Jeyhun Shahverdiyev'ydi.
İfadelerindeki pek çok ayrıntıya eriştim. Süreci özenle ve tüm ayrıntılarıyla anlatmışlardı. Diplomatların iddialarının ciddiyeti üzerine de başsavcılık soruşturma başlatmıştı.
Şikâyet üzerine kripto para şirketi ICRYPEX'in CEO'su Gökalp İçer, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2023/376 Esas numaralı dosyası ile dolandırıcılık suçlamasıyla 7.5 yılla sanık pozisyonunda. Gökalp İçer ve Murat Şirinov, 18 Aralık 2023 tarihinde hâkim karşısına çıkacak. Yani haber kelimesi kelimesine doğruydu.
Tüm bunları neden yazıyorum?
Birincisi mahkeme kararı olmadan avukatların gönderdiği, tedirgin edici ifadelerle bezeli elekronik postalar ciddiye alınmamalı.
İkincisi ise yapılan suç duyurusu, yargılama süreci, dosya numarası, tarihler, isimler vs. koskoca bir gerçeklik olarak ortada dururken Gökalp İçer'in yurt dışı yasağını da kapsayan adli kontrol gerçeğinin perdelenmek istenmesi.
Azerbaycanlı üç diplomatın isminin de yazılı olduğu haberler yayından kaldırılmaya çalışılırken ve gerçekler tüm açıklığıyla ortadayken, 'ultra' ilginç bir gelişme daha yaşandı. Azerbaycanlı üç diplomat şikâyetlerinden vazgeçti.
Evet, dolandırıcılık suçlamasıyla savcılığa giderek kripto para şirketi ICRYPEX’in CEO’su ve aynı firmada SGK’lı olarak çalıştığı tespit edilen Murat Şirinov hakkında suç duyurusunda bulunan Azerbaycanlı diplomatlar Farrukh Jumayev, Hasanali Hasanov, Jeyhun Shahverdiyev mağduriyetlerinin 12punto’da ve bazı medya organlarında haberleştirilmesinin ardından şikâyetlerinden vazgeçtiler.
Bu şu anlama geliyor.... Azerbaycanlı müştekilerin dolandırıcılık şikâyetlerinden vazgeçmesi üzerine duruşmada şüpheliler hakkında konulan adli kontrol ve yurt dışı yasağı kalkacak, dosya ise uzlaştırma bürosuna gönderilecek.
Daha ilginci ise Azerbaycanlı diplomatların hukuki süreci yürüttükleri avukatlarını azletmesi....
Hemen ardından da gazetecilere gönderilen bir mail...
Diplomat Hasanali Hasanov bir anda büyük bir aydınlanma yaşadı. Daha önce kendisini dolandırdığını ileri sürdüğü Gökalp İçer'in ne kadar makbul bir kişi olduğunu belirttiği bir mektup kaleme aldı. Gökalp İçer'in kendileri yüzünden mağdur edildiğini üzülerek ifade etti. Yaşananlardan dolayı özür diledi. Bundan sonra haber yapılırsa yaptığı bu açıklamaya göre haber yapılmasını rica etti.
Bu durum geçmişte ICRYPEX'ın Cumhuriyet Gazetesi'yle ilgili suç duyurusu sürecini hatırlattı.
Ne gariptir ki o olayda da hakkında Cumhuriyet Vakfı'nın avukatı tarafından suç duyurusu yapılan Gökalp İçer, bizzat vakıf başkanının imzasıyla hukuki sürecin dışına çekilmeye çalışılmıştı.
Arşivin NFT'leştirilerek satılmaya çalışılmasıyla ilgili suç duyurusunda isimleri bulunan şüpheliler, ibra protokolü imzalamış, "Alacak verecek yok" deyip meseleyi kapatmaya çalışmış, vakfın emektar yöneticisi ve avukatı azledilmişti. Hatta bununla da yetinilmemiş avukat Turan Karakaş şikâyet edilmişti.
Dün de aynı gelişme yaşandı. Şikâyetçiler şikayetlerini geri çekti. Hukuki süreci yürüten avukatlarını da azlettiler.
Gökalp İçer'in adının karıştığı şikâyetlerden her ne hikmetse vazgeçiliyor, protokoller imzalanıyor, avukatlar azlediliyor ve şikâyet ediliyor.
Hasanali Hasanov adlı diplomatın aydınlanma yaşayıp, şikâyetini geri çekmesi, haberlerin medyada yer bulmasının ardından çok kısa sürede gelişti.
Farkındayım uzun bir yazı oldu ama bir gazeteciyi çileden çıkaran yegâne şey gerçek olduğu herkesçe bilinen gerçeklerin yalanlanmasıdır.
Tıpkı Azerbaycanlı diplomatların avukatlarını azlettikten sonra anlaştıkları yeni avukatları Halil Cenk Akdoğan'ın tarafımıza gönderdiği maildeki şu ifadeler gibi:
"İnternet sitenizde yer verdiğiniz gerçeği yansıtmayan haber içeriklerinin ivedi olarak kaldırılmasını, kaldırılmaması halinde sorumlular hakkında savcılık nezdinde suç duyurusunda bulunacağımızı, gerçeği yansıtmayan haber içerikleri sebebi ile de her türlü tazminat haklarımızı da saklı tuttuğumuzu, müvekkillerimizin şahsi bilgilerinin yer aldığı vekaletnamemizi tarafınızla paylaşma imkanımızın olmadığını tarafınıza ihtaren bildiririm"..
Avukat Halil Cenk Akdoğan'un burada kullandığı dil açık bir tehdit dilidir ve düpedüz yalandır. "Savcılığa suç duyurusunda bulunacağız, tazminat da alırız haaa" diyor.
Dolandırıldığını söyleyerek, adalet için hukuka başvurmuş bir mağdurun şikâyetçi olduğu kişi hakkında şikâyetinden bir anda vazgeçip, özür mektubu yayımlayıp yeni seçtiği avukatıyla da gazetecileri tehdit etmesi hayret verici...
Türkiye'de gazetecilik hep baskı altında... İktidar tehdit eder, mafya tehdit eder, gazeteciler hakarete, fiziki saldırıya uğrar, gerici örgütler tehdit eder, evlerinden şafak baskınlarıyla alınır, sadece gerçekleri yazdıkları için yargılanır, cezaevlerine tıkılır.
Ama hukukçunun hukuk jargonunun arkasına sığınarak tehdide kalkışması can sıkıcı... Hele hele ICRYPEX kendisini özgür basının destekçisi diye lanse edip ünlü gazetecilerin katıldığı organizasyonlar düzenlerken daha da can sıkıcı.
Tabii bunlar gazetecileri yıldırmıyor.
Avukat Halil Cenk Akdoğan'a önerim derhal dediklerini yapmasıdır. Hangi gerekçeyle suç duyurusunda bulunacağını şiddetle merak ediyorum.
Gazeteciliği baskı altına almak isteyen bu avukata basit sorularım var... Bu üç diplomat dolandırıldıklarını belirterek suç duyurusu yapmadı mı? İsimleri gerçek değil mi? Savcılık soruşturma başlatmadı mı? Şikayet edilenlere adli kontrol şartı getirilmedi mi? 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılama yok mu?
Diplomat Hasanali Hasanov ve diğer diplomatların görevlerinin ciddiyeti nedeniyle böyle bir haberle anılması elbette tatlarını kaçırmış olmalı... Ortada 350 bin dolar gibi para var. Eminim birileri "Beyler bu nedir?" diye de sormuştur.
Türkiye tuhaflıklar ülkesi...
Hakkında suç duyurusu yaptığı Gökalp İçer'den yazılı açıklama ile özür dileyen Hasanali Hasanov'a da bir önerim olacak...
Mahkeme çıkışında kol kola kamuoyu açıklaması yapılmalı. Önce TRT'nin ardından diğer haber sitelerinin kendilerine nasıl kumpas kurduklarını anlatsınlar.
Sayın diplomat!
Tüm bunların hiçbirini yok sayalım. Siz suç duyurusu yapmamış, 350 bin dolarınızı kurtarmak için mücadele etmemiş olun. Hakkında şikâyetçi olduklarınız da masum olsun....
Oldu mu şimdi... Durum aynen böyle mi?''