MAGAZİN BURADA HABER MERKEZİ / SELİM URAL

Türk halk ozanı ve halk müziği sanatçısı, abdallık geleneğinin son büyük temsilcisi, usta yazar Yaşar Kemal'ın 'Bozkırın Tezenesi' olarak adlandırdığı üstat Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012'de İzmir'de, 74 yaşında hayatını kaybetti.

'Devlet Sanatçısı' unvanını geri çevirdi

Yaşamı boyunca 400 plak ve kasedi dinleyicilerle buluşturan usta sanatçı, Demirel'in cumhurbaşkanlığı döneminde kendisine teklif edilen 'Devlet Sanatçısı' unvanını, "Herkes bu devletin sanatçısı" diyerek kabul etmemişti.

Gurbette geçen 30 yıl

1970'te eşinden ayrılan Ertaş, yaşadığı sağlık sorunları sebebiyle enstrüman çalamaz hale geldi ve kardeşinin daveti üzerine tedavisi için Almanya'ya yerleşti. Ertaş, çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı 30 yıl Almanya'da hayatını sürdürdü.

Türkiye'de çıkardığı plaklar, yaptığı radyo programları, konserler ve düğün performansları sayesinde büyük bir üne sahip olan Neşet Ertaş, Almanya'daki birinci kuşak Türk göçmenlerin de gönlünü kazandı.

30 Temmuz 2000 Harbiye konseri tarihe geçti

Gelenekten gelen türküleri kendine has üslubuyla icra eden Neşet Ertaş'ın 30 Temmuz 2000 günü İstanbul Harbiye'de verdiği konser tarihe geçecekti. 30 yıl sonra memlekette seyircilerin önüne çıkacaktı, çok heyecanlıydı.

Üstat 30 yıl Almanya'da geçirdiği inzivanın ardından Türkiye'de vereceği ilk konserde salonun dolmayacağını, sadece yaşça büyük eski hayranlarının geleceğini düşünmüştü. Lakin durum öyle olmayacaktı...

Harbiye Açık Hava Sahnesi tıklım tıklım doldu

Genci, yaşlısı, üniversitelisi, liselisi derken Harbiye Açık Hava Sahnesi tamamen dolmuştu. Üstadın heyecanı tarif edilemez boyuttaydı. O an gelmişti, Neşet Baba sahneye ağır adımlarla ilerlerken onu gören binlerce hayranı alkış kıyamet inletmişti Harbiye'yi.

30 yıl sonra memleketteki ilk konser

Tarihi bir gün yaşanıyordu. Üstadın şaşkınlığı ve mutluluğu yüzündeki tebessümden belli oluyordu, öyle ya mütevazı adamdı. Sahneye çıkıp seyirciyi selamladıktan sonra sandalyesine oturmuştu. Lakin hâlâ üzerindeki gerginliği atamamıştı.

Neşet Ertaş'ın hafızalarda yer eden o anları

Üstat alkışın dinmesini bekledikten sonra seyirciden bir ricada bulunacaktı: "Saygısızlık olmasın, ceketimi çıkartabilir miyim?"

Mert Turak’tan serzeniş: “Bizi bitirdin Samet!” Mert Turak’tan serzeniş: “Bizi bitirdin Samet!”

Önce Harbiye Açık Hava Sahnesi'nin tamamını dolduran yaklaşık 4 bin kişinin kendisini alkışlamasını gururlu ve sevinçli gözlerle izleyen Üstat, konser öncesindeki gerginliğini ceketiyle beraber kenara bırakıyor ve başlıyordu sazının tellerine vurmaya... Tarihi konserin videolarını izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Neşet Ertaş kimdir?

Abdallık kültürünün önemli temsilcilerinden olan Neşet Ertaş, 1938 yılında Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesi, Abdallar köyünde doğdu. Müziğe, saz üstadı babası Muharrem Ertaş sayesinde başlayan Ertaş'ın ilk enstrümanı, annesi Döne Hanımın çamaşır tokacına tel takarak yaptığı bağlama olmuştu. Babasının saz ustası olması Neşet Ertaş'ın küçük yaşlarda bağlama ve keman çalmayı öğrenmesine neden oldu.

Okumayı abisinden öğrendi

Geçim sağlamak için küçük yaşlarda babasıyla 8 yıl boyunca yöre yöre gezerek saz çalıp türküler söyleyen Ertaş, bu nedenle okula gidemedi ve okumayı abisi Necati Ertaş'dan öğrendi.

'Garip' mahlasıyla hayatını anlattı

Neşet Ertaş, babasıyla aynı ruhun insanı olduğunu söylerdi ve 1950'li yıllarda henüz 14 yaşındayken İstanbul'a gelerek, babasının yazdığı ''Neden Garip Garip Ötersin Bülbül'' türküsüyle ilk plağını piyasaya sürdü. 1957 yılında çıkan bu plakla halk tarafından çok beğenilen Ertaş, zamanla Anadolu'da dinlenen halk ozanı halini aldı. ''Garip'' mahlasıyla yazdığı şiirlerinde kendi hayatını anlattı.

Mahalli sanatçı olarak radyoda program yaptı

Neşet Ertaş, Türkülerin Babası, Anadolu Efsanesi ve Abdal Müzisyen gibi lakaplarıyla da biliniyordu. İstanbul'daki çalışmalarını bitirmesinin ardından Ankara'ya yerleşen sanatçı, sanatına buradan devam etti. Ankara Radyosu'nda Mahalli Sanatçı unvanıyla programlar yaptı. Ankara'da çalıştığı bir gazinoda tanıştığı Leyla Hanım ile evlendi ve 3 çocuğu oldu. 1970 yılında eşinden ayrılan Ertaş, sağlık sorunları nedeniyle enstrüman çalamaz hale geldi ve tedavi için kardeşinin yanına, Almanya'ya yerleşti. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal faaliyetleri nedeniyle uzun bir süre Almanya'da yaşamını sürdürdü.

'Devlet Sanatçısı' unvanını reddeti

Türkiye'de çıkardığı plaklar, programlar ve diğer sanatsal çalışmaları edeniyle Almanya'da da Türk göçmenlerin gönlüne taht kurdu. 2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle tekrar sevenleriyle buluşan sanatçı, Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanı olduğu dönem teklif ettiği ''Devlet Sanatçısı'' unvanını, '' Herkes bu devletin sanatçısı" diyerek reddetti.

'Yaşayan İnsan Hazinesi' ilan edildi

Neşet Ertaş, Abdallık kültürünün son efsanelerinden olması sebebiyle hayatta olduğu dönemde, ''UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi'' kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ''Yaşayan İnsan Hazinesi'' ilan edildi.

Fahri doktor unvanı verildi

Eserlerinde Anadolu insanının acısını, kederini anlattığını belirten Ertaş'a 2011 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı tarafından 'fahri doktora' unvanı verilerek, bağlamadaki tavırları ve türküleri konservatuvarlarda ders olarak gösterildi. Prof. Dr. Erol Parlak, hayatını ve eserlerini iki ciltlik kitap halinde yayımladı. Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012 yılında prostat kanseri nedeniyle İzmir'de hayata gözlerini yumdu. Kırşehir'de, babası Muharrem Ertaş'la birlikte anıtı bulunan Ertaş, dünyada robot heykeli yapılmış ilk saz sanatçısı oldu.