Dosta Doğru programının sunucusu ve gazete yazarı ilahiyatçı Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, gençlerin sosyal medya ve internet çağının başlamasıyla "kapsamlı bir dejenerasyonla muhatap olmaya başladıklarını" ileri sürdü.

nihat hatipoğlu

"GAYELERİ GENÇLERİN AKLINDAN KURAN VE PEYGAMBERİ ÇIKARTMAK"

Hatipoğlu, "Belli merkezler gençleri inancından, tarihinden ve ailesinden koparmak için projeler geliştirdiler. İnançsızlığa ve inkara sevk edebildikleri gençleri istismar etmek, kullanmak ve amaçlarına hizmet ettirmek çok daha kolay olacaktı zira," iddialarında bulunduğu yazısında Muhammed Peygamber'i itibarsızlaştırma çabaları olduğunu öne sürdü. Hatipoğlu, "Zira gayeleri gençlerin aklında Kuran ve Hz. Peygamber'i (s.a.v.) iki farklı obje gibi sunmak hedefi vardı. Bunda da kısmen başarılı oldular. Bundan sonraki hamle belli. Zaten izlerini okumaya başladık. Kuran'ın tarihsel olduğunu, bazı ayetlerinden vazgeçmemiz gerektiğini söylemeye başladılar. Yani şimdi hedefte ilahi kitabımız var. Hz. Peygamberden (s.a.v.), hadislerden, sahabeden, uygulamadan ilk dönem hukukçularından -mezhep alimlerinden soyutlanmış bir vahiyle daha rahat uğraşacaklarına inanıyorlar," ifadelerini kullandı.

nihat hatipoğlu

"SOKAKTAN HAYRETLER İÇİNDE GEÇTİM GENÇ KIZLAR BİRA İÇİYORDU"

"Ben gençleri çok seviyor ve onlara güveniyorum," diyen Hatipoğlu, şöyle devam etti:

En önemli yatırım: Kendinize ne kadar vakit ayırıyorsunuz? En önemli yatırım: Kendinize ne kadar vakit ayırıyorsunuz?

"Ve kulağında küpesiyle, farklı giyim tarzıyla, kollarında dövmeleriyle görünen gençlerin yolumu kesip beraber fotoğraf çektirdiklerini, ellerindeki sigarayı edeben -saklamaya çalıştıklarını görüyorum. Biliyorum. Bir ilimizdeki bir sokaktan hayretler içinde geçtim. Meğer o sokak genç kız ve erkeklerin daha yoğun geldikleri bir yermiş ve dışarıda, içeride doğrusu Avrupa'nın herhangi bir merkezindeki görüntüyü aksettiriyordu. Dışarıda dört genç kızımız bira içiyorlardı. Yüzümüzde maske vardı. Beni tanıdılar ve dördü birden biralarını sakladılar.

nihat hatipoğlu kabe

Mahcup bir gülümseme ile "Hocamız geçiyor çocuklar" dediklerini işittim. Daha var. Edep, saygı elbet var. Ama oradakiler de bu ülkenin evlatları, çocukları. Onları yok saymak yerine var kabul edip, öyle hareket etmek lazım. Ve o gençlerimizi asli karakterine yönlendirecek bir yol takip etmeliyiz. Yoksa gelecekte köprü altlarında vücuduna zehir enjekte eden genç bedenlere şahit oluruz."