Gündem olacak söylemlerde bulunan İbrahim Altınsay’ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde;
“Türkiye’de parayı kazanmak zordur ama daha zor olanı onu doğru harcamaktır”
Ligin puan cetveline baktığında, maçları izlerken pozitif birçok yan var. Trabzonspor yıllar sonra şampiyonluğa çok yakın. İyi oynayarak ve hak ederek şampiyonluğa gidiyorlar. Bakınca Trabzonspor 1’inci, Konyaspor 2’nci, Başakşehir 3’üncü durumda. Ne güzel diyorsun, artık herkesin şampiyon olabileceği daha demokratik daha eşitlikçi bir lige doğru gidiyoruz. Bu işin güzel tarafı.
Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın büyük futbolcu alır, büyük hoca getirir düşüncesiyle nasıl borç batağına girdiklerini, borç yüzünden de hareket edemez hale geldiklerini, üstüne bir de popülist bir politikayla iyice kendilerini aşağıya doğru çektiklerini söylüyorum. Bu baskıyı üzerlerinde hissetmeyen takımlar sayesinde Türkiye’de futbolun değişeceğini düşünüyorum.
“Taraftarlar hayal kırıklığı yaşamayacak, çünkü onlara hayal satılıyor’
Yıllarca alışılan bir tablo vardı, sezona 3 takım şampiyon adayı olarak başlar, sezon sonu ikisi kaybeder. Lig ancak iki takım sezon sonuna kadar kafa kafaya giderse heyecanlı olur. Taraftarlık başarıya endeksli bir şey değildir.
Taraftar bizden başarı bekliyor onlara şirin gözükelim, başarı hayali satalım. Futbol hayalle olmuyor. Temmuz ayında uçaktan indirdiğin adamlarla kupa kazanmıyorsun. Çalışacaksın, bir strateji oluşturacaksın, proje oluşturacaksın sonra onun üzerine çalışacaksın ve kuyrukçulukla mücadele edeceksin. Kitle kuyrukçuluğu taraftara yapılan en büyük hakarettir.
Uluslararası arenaya çıkmak ve orada kalıcı olmak gerekiyor. 1 Sene oynayıp 2’inci sene oynamazsan öyle bir bütçe yapamazsın, hayale bütçe yapamazsın. Gerçekçi olup elindekiyle başlaman lazım. Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe değiştiği zaman ülke de değişiyor.
“Türkiye’de futbol negatif anlamda kusursuza yakın bir mükemmeliyette"
Küçük ülkelerin milli takımları hezimete uğramasın diye Avrupa Uluslar Ligi adında bir organizasyon kuruldu. Normalde genç takımınla katılman gereken bir turnuvaya bunu bir iddiaya çevirip A Milli Takımınla oynuyorsun ve şimdi oynadığın gruba bak. Şampiyon takımın Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılamayacak. Bununla yüzleşeceksin. Durum bir kötüyse bunu iki kötü olarak almak ve buna göre ilerlemek lazım. Çünkü sıçramak için gerilemen lazım.
Şenes Erzik’in kafasında Avrupa’dan bir eksiğimiz yok hatta fazlamız var, Türkiye’yi de bu seviyeye getiririm düşüncesi vardı. Bağımsız bir yapı ve her alanda liyakatlı insanlarla çalışarak daha önce bu ülkede olmayan bir şeyi başardı. Türkiye’yi Euro 96’ya, Euro 2000’e, 2002’de Dünya Kupası’na götüren hareket buydu. Bunların hiçbiri rastlantı değildi. Euro 2008 bile bunların bir artçısıdır. Milli Takım’da oynamış futbolcuların neredeyse hepsi Avrupa’da büyük takımlara transfer oldu. Ancak daha sonra politize edildi, yayın ihalelerinde rakamlar yükseldi ve suni olarak politik etkilerle ayakta tutulmaya çalışıldı.
Limit olayında kulüplere olmayan paralar harcatıldı. Kulüplerin harcayabileceği 1 iken 1.25 harcatıldı böylece kulüpler daha da borçlandı. Futbola dünya genelinde olaylarından sonra çok büyük paralar girdi.
Bir de VAR felaketi var. Futbolu, futbol olmaktan çıkardı. Futbolcular artık pozisyonun VAR’a gitmesi için yerde yatıyor. İngiltere’de bile futbolcu yerde yatıyor. Bu durum hakemlerin de dengesini bozdu.
“Yayın ihalesi için çok geç kalındı”
En son yapılan ihalede bir rekabet yaratıldı, ligin değerinin bu olmadığı herkes tarafından biliniyordu. Büyük paralar ödenemeyince, yayıncı kuruluşla kulüpler ve federasyon arasında devamlı bir problem oluştu.
Yayın ihalesi için çok geç kalındı. Kim alırsa alsın yeni bir akım yeni bir kampanya yaratması lazım ama yaratabilir mi bilmiyorum. Süper Lig TV projesinden bahsediliyor ama bunu kurmak ve doğru işletmek sanıldığı kadar kolay bir iş değil.