YEMEK

Türk Kahvesiyle İlgili Hiç Bilmediğiniz 3 Tarihi Sır

Kahve, dünyada belki de herkesin severek tükettiği yegane içeceklerden biri. Türk kahvesi ise diğer kahve çeşitlerine göre bazı özellikleriyle ayrılıyor. magazinburada.net olarak sizin için çok keyif alacağınız bir kahve araştırması yaptık!

Kahvenin ilk olarak 9’uncu yüzyılda Etiyopyalı bir keçi çobanı tarafından bulunduğu tahmin ediliyor. O zamanlar Habeşistan olarak bilinen Etiyopya’nın Kaffa bölgesinde geçen hikayeye göre keçiler otlarken kendiliğinden büyümüş bir bitkinin meyvelerini yediklerinde her zamankinden daha enerjik ve hareketli oluyorlar.

Bunu fark eden çoban Coffea adı verilen bu bitkide bir keramet olduğunu düşünüp kendi de denemeye karar veriyor. İnsanların kahve tüketimi ilk böyle başlıyor.

İKİ TÜRÜ BİLİNİYOR: ARABICA VE ROBUSTA

Kahve bitkisinin birçok türü var ancak yaygın olarak tarımı yapılan ve tüketilen iki tür kahveden bahsetmek mümkün. Bunlar Arabica ve Robusta. Günümüzde çok sayıda ülkede kahve tarımı yapılırken üretim miktarında ilk 5 sırayı Brezilya, Vietnam, Kolombiya, Endonezya ve Etiyopya alıyor.

Türkiye kahve üretimi yapılan ülkelerden biri değil ancak Mersin’in Anamur ilçesinde bu yönde çalışmalar sürüyor.

DÜNYAYA OSMANLI TARAFINDAN YAYILDI

Kahve topraklarımızda üretilmese de tüm dünyaya Osmanlı Devleti sayesinde yayıldığını söylemek çok yanlış değil.

Etiyopya’da keşfedilen ve oradan Arap Yarımadası’na dağılan kahve, ilk kez 1517 yılında Yemen Valisi Özdemir Paşa tarafından İstanbul’a getiriliyor.

Tarihçiler Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferlerinin kahvenin Osmanlı topraklarında yayılması ve sevilmesinde önemli rol oynadığını belirtiyor.

Avrupalılar da kahveyi Osmanlılardan öğrenmişler ve Amerika kıtasına taşımışlar. Bu nedenle kahve kelimesinin birçok dildeki karşılığı da ‘kahve’ye çok benziyor. Arapça ‘kahva’dan Türkçeye ‘kahve’ olarak geçen bu içeceği Hollandalı tacirler ‘koffie’ olarak tanıyıp bütün dünyaya yayıyor. İngilizce coffee, Fransızca café gibi kelimelerin de kökeni Arapça.

MOCHA, YEMEN'İN LİMAN ŞEHRİ

Dahası da var… Tüm dünyada en bilinen kahvelerden biri olan mokanın adı da Arapça kökenli bir kelime, daha açık söylemek gerekirse Mocha, Etiyopya’nın hemen karşısında bulunan Yemen’in liman şehri. O yıllarda Yemen kahvenin tüm dünyaya yayıldığı bir ticaret merkezi ve Mocha Limanı’ndan gelen kaliteli kahveye verilen bu isim zamanla özel bir kahve karışımının ismi haline geliyor. Çok iyi bildiğimiz “Kahve Yemen’den gelir” türküsünün arka planında da bu gerçek yatıyor.

Üstelik bu kahve Osmanlı’ya bir geliyor pir geliyor… Kahvenin gelişiyle birlikte kahvehane kavramı da oluşmaya başlıyor. Osmanlı topraklarındaki ilk kahvehane bugün Tahtakale (‘kale altı’ anlamına gelen taht el kale’nin bozulmasıyla ortaya çıkmış) olarak bilinen Melek Girmez Mahallesi’nde bekar erkekler için açılıyor. Zamanla özellikle İstanbul’da kahvehane sayısı artıyor.

Kahve ve kahvehaneler, zamanla kültür yaşamının bir ögesi haline geliyor çünkü insanlar buralarda toplanıp kahve içerken bir yandan da sohbet ettikleri ve kitap okudukları için kahvehaneler ‘kıraathane’ye yani okuma evlerine dönüşüyor. Dahası bu mekanlar sözlü edebiyat geleneğinin temsilcisi meddahların da performanslarını sergiledikleri alanlar haline geldi.

TÜRK EDEBİYATI KAHVE KÜLTÜRÜNÜ GELİŞTİRDİ

Kahvehanelerin Türk edebiyatındaki yeri bununla da sınırlı değil. Arif Dino’dan, Sabahattin Ali’ye, Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan Sabahattin Kudret Aksal’a çok sayıda değerli kalem, en önemli eserlerini hep müdavimi oldukları Nisuaz gibi kahvelerde yazdı.

Kahvehaneler aynı zamanda Türk resim sanatında da çok büyük rol oynuyor. Osmanlı zamanında yapılan minyatürlerden, Oryantalist ressamların tablolarına kahvehaneleri konu edinen çok sayıda sanat eserinden bahsetmek mümkün. Cumhuriyet dönemi resminde ise kahvehane denince akla Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun rengarenk kahvehane manzaraları geliyor.

TÜRK KAHVESİ ÖZEL BİR KAHVE DEĞİL SIRRI PİŞİRİLMESİNDE

Gelelim Türk kahvesine… Türk kahvesi bilinenin aksine özel bir kahve türü değil bir kahve pişirme tekniği. Peki Türk kahvesi tekniğinin özelliği ne? Türk kahvesi için güzelce kavrulmuş ve çok ince çekilmiş kahve bir cezvede pişiriliyor ve süzülmeden yani telvesiyle birlikte servis ediliyor. Telve süzmeye gerek kalmadan kendiliğinden fincanın dibine çöküyor.

Bir de köpük olayı var tabii… Türk kahvesinin köpüğü sadece sunumda bir şıklık yaratmıyor. Aynı zamanda kahvenin üzerinde bir tabaka oluşturarak kahvenin daha uzun süre soğumadan kalmasını sağlıyor. Yani ne kadar yoğun köpük o kadar sıcak kahve… Türk kahvesi fincanı da ince kenarlı ve küçük olduğundan kahve daha geç soğuyor.

Dahası sadece Türkiye’de değil, geçmişte Osmanlı İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü çok geniş coğrafyada kahve böyle içiliyor. Hatta en büyük Türk kahvesi pişirme rekoru Bosna Hersekli Malik Cabaravdic’e ait. Guinness Rekorlar Kitabı’na göre, Cabaravdic, Temmuz 2004’te 1,24 metre boyunda, tabanı 95 santimetre olan cezvede 615 litre kahve pişirdi.

TÜRK KAHVESİ AYRICALIĞINI BU RİTÜELLERDEN ALIYOR

Gelelim Türk kahvesine asıl ayrıcalığını veren ritüellerine… Türk kahvesi için ne zaman içildiği oldukça önemli. Genellikle yemek üzerine içilen Türk kahvesi, özel günlerde ve davetlerde misafirlere muhakkak ikram ediliyor. Kahvenin suyla servis edilmesi de bu ritüelin bir parçası.

Rivayete göre, su misafire “Aç mısın?” diye sormanın nazik bir yolu. Misafir ilk olarak kahveden içerse tok, sudan içerse aç olduğunun işaretini veriyor. Kahveden önce su içen misafirler için sofra kuruluyor. Ancak elbette asıl neden kahve içmeye başlamadan önce suyla dili damağı daha önce yenmiş içilmiş olan gıdaların tadından arındırıp kahvenin lezzetinin iyice hissedilmesini sağlamak.

Kahvenin yanında ikram edilen lokumun da benzer bir görevi var. Eğer eve gelen misafir kahvesini içtikten sonra yanında gelen lokumu da yerse bu ev sahibinin kendisini ağırlamasından memnun olduğu anlamına geliyor. Eğer lokumu yemez de tabakta bırakırsa bu ağırlanış biçiminden memnun değil şeklinde yorumlanıyor.

Kahveyle ilgili bir diğer ritüel de kız isteme merasimlerindeki tuzlu kahve. Bugün neredeyse bütün damat adaylarına tuzlu sunulan kahvenin geçmişte yine bir mesaj iletme görevi bulunuyor. Gelin adayı kahveyi tuzlu yaparsa damadı beğenmediğini, şekerli yaparsa da damadı beğendiğini ifade etmiş oluyor.

Bir diğer ritüel de elbette kahve falı… Dünyada çay yapraklarına bakarak fal bakma adeti başka toplumlarda da mevcut ancak kahvenin telvesinden gelecek okuyanlara pek rastlanmıyor…

Bu kadar köklü ve renkli bir geçmişi ve geleneği olan Türk kahvesine UNESCO da kayıtsız kalamadı. 2013 yılında Bakü’de toplanan UNESCO Somut Olmayan Mirasın Korunması Hükümetlerarası Komitesi, ‘Türk kahvesi ve geleneği’ni İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne dahil etti. 5 Aralık tarihinde yaşanan bu gelişmenin yıldönümleri de Dünya Türk Kahvesi Günü olarak kutlanıyor. Dünya Kahve Gününüz kutlu olsun!

{ "vars": { "account": "G-Q6K1Q5TWQT" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }