Son yıllarda Türkiye’de kadın cinayetleri, hem sayıca artışı hem de vahşetiyle kamuoyunu derinden etkilemeye devam ediyor. 2025’in ilk 66 gününde, yani 8 Mart’a kadar, resmi olmayan verilere göre 69 kadın cinayeti işlendi. Bu cinayetlerin birçoğunda failler, kadınların en yakınındaki erkekler: eşler, eski sevgililer, babalar ya da kardeşler. Örneğin, geçtiğimiz hafta Mersin’de bir kadın, 10 yaşındaki kızının gözleri önünde eski eşi tarafından boğularak öldürüldü. Benzer şekilde, İzmir’de boşanma aşamasındaki bir kadın, hakkında uzaklaştırma kararı bulunan kocası tarafından bıçaklanarak hayatını kaybetti. Bu olaylar, koruma mekanizmalarının yetersizliğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Özgecan Aslan, Şule Çet, Pınar Gültekin gibi isimler, Türkiye’nin hafızasına kazınmış sembol vakalar olarak hâlâ konuşulurken, 2025’te de yeni isimler bu acı listeye ekleniyor. İstanbul Fatih’te geçtiğimiz aylarda yaşanan ve iki genç kadının aynı gün vahşice katledildiği olay, toplumda infial yaratmıştı. Failin, cinayetlerden sonra intihar etmesi ise “adalet” arayışını daha da karmaşık hale getirdi.
Kadınlar Günü’nde Çığlık: “Artık Yeter!”
8 Mart’ta Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar, bu cinayetlere karşı seslerini yükseltmek için meydanlarda buluşuyor. İstanbul Taksim, Ankara Kızılay ve İzmir Konak gibi bölgelerde planlanan yürüyüşler, “Kadın Cinayetlerini Durduracağız” sloganıyla düzenleniyor. Ancak, geçmiş yıllarda olduğu gibi, bazı illerde güvenlik gerekçesiyle toplanmalara izin verilmemesi, tepkileri artırıyor. Kadın hakları savunucuları, “Biz kutlama değil, mücadele istiyoruz. Her gün öldürülüyoruz, bu sessizlik bitsin!” diyerek yetkililere çağrıda bulunuyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2024’te 296 kadın cinayeti işlenirken, 184 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. 2025’in henüz başında bu rakamların hızla artması, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ve 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmamasının sonuçları olarak yorumlanıyor. Aktivistler, “Kadınlar koruma altında öldürülüyor. Yasalar kâğıt üzerinde kalıyor, failler ise kravat taktığı için indirim alıyor” diyerek sistemdeki çarpıklıklara dikkat çekiyor.
Toplumun vicdanı yaralı
Kadın cinayetleri, yalnızca istatistiklerden ibaret değil; her biri bir ailenin, bir mahallenin, bir ülkenin yarası. Mersin’deki annesinin öldürülüşüne tanık olan 10 yaşındaki çocuğun feryadı, İzmir’deki bıçaklanan kadının komşularının gözyaşları, bu acıların sessiz çığlıkları olarak yürekleri dağlıyor. Sosyal medyada #KadınlarGünüDeğilMücadeleGünü etiketiyle yapılan paylaşımlar, kutlamadan çok bir isyanı yansıtıyor.