Sanki bu virüs ben uyurken birden penceremden girecek ve beni ve sevdiklerimi hasta edip öldürecekti. Ama bir dakika… Bu virüs öyle bir şey değildi. Birden insanı etkileyip yok eden bir gücü yoktu. Bu hastalığa kapılan öncelikle gücünün yettiği kadar savaşacaktı.
Hatta önceden aldığı önlemler varsa bu zehirli varlık hafif sıyırıklarla veya hiç hissettirmeden ziyaret ettiği insanlığı terk edebilecekti.
Bundan bir sene önce ‘Bird Box’ isminde bir film izlemiştim (filmi izlemeyenler için spoiler vermemeye çalışacağım). Şu günlerde evde otururken düşündükçe, yaşadıklarımız beni o filmle ilgili hissettiklerime tekrar götürdü. Bitmek bilmeyen gerilim, evden çıkmayan ve eve misafir kabul etmeyen insanlar, sürekli stres, endişe, türlü felaket senaryoları ama son ana kadar sürdürülen umut. Filmde belki de hayatından memnun olmayan ve yaşamdan zevk almayan onca insan vardı(özellikle başroldeki karakter) ama yine de umutlarını son ana kadar yitirmediler ve savaşmaya devam ettiler. Peki, neden bu insanlar son ana kadar devam ettiler? Kahraman oldukları için mi? Aslında hepimiz kendi hayatımızın kahramanı ve başrolü değil miyiz?
Her insanın beyninin hipotalamus bölgesinde strese ve potansiyel tehlikeye karşı verdiği iki çeşit fizyolojik tepki vardır: bunlara fight or flight(savaş ya da kaç) tepkileri denir. Buradan da anlayacağımız üzere, eğer sağlıklı bir beyin sistemine ve bağışıklığa sahipsek kendimizi ölümcül tehlikenin önüne atmak yerine hayatta kalmak için iki yoldan birini seçmemiz gerektiğidir.
Vücudumuz bu fizyolojik tepkileri bilinçsizce yapıyor olabilir ama karşımızdaki tehlike Bird Box filmindeki (ve benim kafamda dönüp dolaşan senaryolar) gibi eğer yakalanılırsa saniyeler içinde insanlığı yok edecek etkide bir güce sahip değil. Bu nedenle de yaptığımız eylemlerin bazılarını farkında olarak ve seçerek yapıyoruz. Evde kalmaya çalışarak, hijyenimize dikkat ederek ve özellikle de risk grubunda gördüğümüz yakınlarımızı korumak için gerekli önlemleri alarak. Çünkü bir şekilde bu hayatı kendimiz için olmasa bile birileri için yaşıyoruz. Topluluk olarak yaşamamızın nedenlerinden ve sonuçlarından biri de budur. Çünkü mucizelere olan inanç ve umut ışığı insanın içinde fark edemese de ve hatta itiraf edemese de vardır.
O halde umudumuzu kaybetmeden, günlerimizi kendimize vakit ayırarak ve ertelediğimiz işleri/hobileri gerçekleştirerek geçirebiliriz. Unutmayalım ki, bir kere geldiğimiz bu hayatı en iyi şekilde yaşayabilmek için kendimizden, sevdiklerimizden, yaşadığımız dünyadan ve yaptıklarımızdan sorumluyuz.